“Tavşan İmparatorluğu” izleyiciye zamansız ve mekansız bir hikaye sunuyor
"Tavşan İmparatorluğu" filmine imza atan yönetmen Seyfettin Tokmak, "Filmi Elazığ'da çektim fakat çekerken sanat yönetmenimiz, görüntü yönetmenimizle zamansız ve mekansız bir film tasarladık." dedi.
Türkiye, Meksika, Hırvatistan ve Lübnan ortak yapımı filmin, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle TRT’nin ortak yapımcılığında gerçekleştirildiğini dile getiren Tokmak, şunları kaydetti:
“Çekim sürecindeki ve sonrasındaki birtakım zorluklar, post-prodüksiyon sürecinin de uzun sürmesine neden oldu. Post-prodüksiyondan sonra hemen festival sürecine geçtik. Biz A sınıfı festivallerle başlamak istiyorduk. Bu nedenle Tallinn’i değerlendirdik ve bu bizim için çok iyi oldu. Kuzey Avrupa’nın en önemli festivallerinden biri olduğu için filmin dünya prömiyerini de Tallinn’de yapmaya karar verdik.”
Festivalin ana yarışmasında 18 film bulunduğunu aktaran Tokmak, “Uluslararası festival olmasının getirilerinden biri de dünyanın birçok ülkesinden filmle aynı yarışma ortamında bulunmak. Çok başka disiplinlerden, farklı kültürlerden gelen filmler izliyorsun ve onlarla yarış haline giriyorsun. Ben çok heyecanlıydım. Çok bilinen yönetmenlerin de olduğu ama aynı zamanda çok yeni farklı seslerin geldiği, Kore, Japonya, Hindistan, Kanada, Almanya, Rusya ve Yunanistan gibi dünyanın çeşitli coğrafyalarından sinemacılarla tanıştık.” değerlendirmesini yaptı.
“Festivalde en iyi dört ödülden ikisini aldık”
Tokmak, Meksika’nın tanınan isimlerinden, görüntü yönetmeni Claudia Becerril Bulos’un filme çok büyük katkı sağladığını söyleyerek, “Festivalde en iyi dört ödülden ikisini almış olduk.” diye konuştu.
İngiltere ve İspanya gibi ülkelerin film dağıtım şirketleriyle görüşmeler yaptıklarının altını çizen Tokmak, “Dünya prömiyerini A plus bir festivalde yaptığınız zaman, diğer büyüklerde yarışmacı olamıyorsunuz. Çünkü zaten dünya prömiyeri yapılmış oluyor. Biz bir de ödül aldık. Şimdi Asya ve ABD gibi dünyanın farklı bölgelerindeki prömiyerlerin peşine düştük. Dünyadan festivallerle görüşüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Tokmak, filmi Tallinn’de ilk defa sinema perdesinde izlediğini, gösterimden ve sonrasında gerçekleştirilen söyleşide izleyicilerin izlenim ve sorularından etkilendiğini anlatarak, şu bilgileri verdi:
“Filmi Elazığ’da çektim fakat çekerken sanat yönetmenimiz, görüntü yönetmenimizle zamansız ve mekansız bir film tasarladık. Yani buranın neresi olduğu tamamen bir hayal ürünüydü, zihin dünyamdan çıkan bir şeydi. Alpay Kaya’nın oynadığı Musa karakteri de önemli. Filme başladığımdan bu yana, ben hakikaten bir çocukluk melankolisinin peşindeyim. İlk filmim ‘Kırık Midyeler’de yine çocuklar merkezdeydi. Sonrasında Ümraniye’de bir çocuk cezaevinde üç yıl çocuklara kısa film eğitimi verdim. Onlardan dinlediklerimden, gördüklerimden çok etkilendim. Bu duygular çocukluk melankolisiydi ve filme dönüşebilir mi diye hep aradım. Çocukluğa dair ama içinde umut barındıran bir melankoli. Film bir yasla, ana karakter olan Musa’nın annesini kaybetmesiyle başlıyor. Zaten anne kaybı çok derin bir kayıp. Film, Musa’nın babasına öfkesi ve babasının da ekonomik zorluklarla ilgili, kendi oğlunu ittiği tuzakların üzerine kurulu.”
Filmde rol almasını özellikle istediği Alpay Kaya’nın görüştüğü diğer çocuklardan çok farklı olduğunu vurgulayan yönetmen, “Kendi iç dünyası çok geniş bir çocuk. En önemli özelliği de hayvanlarla ilişkisi. Ben Alpay Kaya kadar hayvan ve doğayla ilişkisi bu kadar güçlü başka bir çocuk görmedim. Hayvanların her türlüsünün dilinden anlıyor. Onlarla çok daha hızlı temas edebilen, millet ‘Bu tavşan nasıl tutulur?’ diye düşünürken Alpay zaten kucağında on tavşanla gezebilen, herkes ‘Tazılar ne yapar, ısırır mı?’ dediğinde, onlara sarılan, atın üzerinden inmeyen biri. Beni bütün bunlar çok cezbetmişti.” değerlendirmesinde bulundu.
“İlk defa oynadığım için benim için güzeldi”
Genç oyuncu Alpay Kaya ise Kars’ın bir köyünde çobanlık ve çiftçilik yaptığını, 16 yaşında olduğunu ve köyle lisede okuyan bir arkadaşı aracılığıyla fotoğrafını paylaştıktan sonra filmde rol alma imkanı bulduğunu söyledi.
İlk görüşmelerin ve provaların ardından İstanbul’a gelerek senaryoyu çalışmaya başladıklarını kaydeden Kaya, “Filmi, senaryoyu hiç bilmiyordum. Yani filmle alakalı hiçbir bilgim yoktu. İlk defa oynadığım için benim için güzeldi.” dedi.
Kaya, ilk oyunculuk denemesi olmasına rağmen hiç zorlanmadığının altını çizerek, “Sahneye girdikten sonra başka bir çocuk oluyordum orada. Normalde utangaç biriyim, ilk defa oynamama rağmen orada çok değişik biri oldum. İlk defa Tallinn’de izledik. Ben de gittim. Filmle ilgili sorular sordular.” ifadelerini kullandı.
Genç oyuncu, sete ilk girdiğinde şaşırdığını belirterek, “Çok insan vardı. Karavana giriyorsun, bir yandan biri makyaj yapıyor falan… Her sahnede bir elbise giyiniyorsun. Babamla birlikte film sahnesinde kötü anlaşan ama dışarıda daha iyi anlaşan biriydim. Ortamı hiç bilmiyordum. Sette bana iyi davrandılar.” diye konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü ve TRT 12 Punto Sinema Günleri desteğiyle çekilen filmin müziklerini Erkan Oğur besteledi.
Filmin oyuncu kadrosunda Kaya’nın yanı sıra Sermet Yeşil, Kubilay Tunçer, Perla Palamutçuoğulları ve Emrullah Çakay da yer alıyor.
Yetişkin dünyasının ağır yükleri altında ezilen çocukların özgürleşme arayışının ele alındığı film, tazı yarışlarından kurtarabildiği tüm tavşanları terk edilmiş bir madende toplamak ve özgürce yaşayacakları bir dünya inşa etmek isteyen Musa’nın hikayesini anlatıyor.
Filmin Türkiye’de 2025’te seyirciyle buluşması planlanıyor.
Kaynak AA